Saat tutkunları ve koleksiyoncuları, saat mekaniklerine olan tutkularını safirin göz alıcı netliği ile birleştirmek için çok uzun yıllar beklemek zorunda kaldılar. Bugün üst düzey saatlerin vazgeçilmez malzemelerinden olan safiri, saatlerimizde görmemizi sağlayan teknik mucizeleri birlikte keşfedelim.
Safir kristali sert, şeffaf ve kararlı yapısıyla saatler için vazgeçilmezdir. Uzun dönemler boyunca üst düzey saatlerde şeffaf ön ve arka yüzeler için kullanılan malzemelerden biri olmasına rağmen, birazdan değineceğimiz nedenlerden dolayı tamamen safir kullanılan saatler birkaç yıl öncesine kadar yapılamamaktaydı.
Saat üreticileri ve koleksiyoncular için gerçekten önemli olan safir kristali, Mohs sertlik ölçeğinde 9. seviye sertliğindedir. 1 ile 10 arasındaki bir ölçekte derecelendirilen Mohs sertlik ölçeği yüzey sertliğini ölçmektedir, yani safir dünya üzerindeki en zor çıkartılan madenler arasındadır. Safir kristalinin bu kadar güçlü ve çizilmez olmasının altında yatan sebeplerden biri de budur. Sadece elmas ile çizilebilen safir bu dayanıklı yapısıyla da saat endüstrisi için ne kadar değerli olduğunu göstermektedir.
Safir temelde çizilmeye karşı dayanıklı olduğundan, özellikle saatlerin gösterge kısımlarının bulunduğu ön tarafında kullanıma ideal bir malzeme olmuştur. Bu kristaller saatin yüzeyindeki en önemli alanı kaplayarak kazalara, darbelere ve çizilmelere kadar bu en savunmasız alanı olabilecek en güçlü şekilde korur.
Safirle çalışırken karşılaşılan en büyük sorunlardan biri, malzemenin işlenme sürecinin zorluğuydu. İşlenme sürecinin sonunda oldukça dayanıklı bir yapıya sahip olan safir kristali, işlenme sürecinde çatlama ve parçalanma eğilimi gösterdiği için saat ustalarına zor anlar yaşatmaktaydı. Son on yıldan beri gelişen teknikler sayesinde, saatlerin ön ve arkasındaki kristaller basit geometrik şekillerden daha çeşitli hale gelmeye başladığını görebiliyoruz.
Safir kullanımının en büyük sıkıntılarından biri yapılan tasarımların devamlılığını sağlayabilmek için üretim aşamasının sorunsuz hale getirilmesi çabasıydı. Yukarıda bahsettiğimiz gibi üretim süreci tamamlandıktan ve son haline getirildikten sonra dayanıklı yapısından bir şey kaybetmeyen safirin üretim süreci içerisinde yaşattığı sıkıntılar, maliyetlerin belirlenmesi ve üretim sürecinin ne kadar süreceği konusunda soru işaretleri yaratıyordu. Bu dönemde safir quartz birleşimi ile sorunlar giderilse de saat üreticileri salt safir kullanımı için olan arayışlarından vazgeçmediler.
Richard Mille, yaşanan bu süreci sonuca erdiren kişilerden biri olarak adını saat endüstrisine unutulmayacak şekilde yazdırdı. Kendi geliştirdiği çözümlerle işleme aşamasında safir kristalini 430 saatlik ön bileşen ve cilalama süreci ile birlikte 350 saatlik ek işleme sürecine tabi tutarak bir saatin üretimi için ortalama 1000 saatlik bir üretim süreci harcamak durumda kalmış ve istediği sonucu elde etmiştir.
Safir saatler çizilmezliğinin yanında basınç karşısında da güçlü yapıları ve su altında bile berrak görüntüsünden bir şey kaybetmemesi sayesinde, her tür saat için ideal bir malzeme olduğunu göstermiştir. Uzun yıllar süren ve dünyanın en güçlü ikinci mücevheri olan safirin gelişim süreci uzun sürse de hala devam etmektedir. Her yıl birbirinden güzel saatlerin ekranlarında yer alan safir kristali uzun süreler saat sektöründeki cazibesini başka hiçbir materyale bırakmayacak gibi gözüküyor.